HÜSEYİN NİHAL ATSIZ (1905-1975)




Atsız" demek, bir bir mücadelenin tarihi demektir. "Atsız" demek, milletini sevmenin ve bu uğurda bir hayatı feda etmenin, zorluklarin, sıkıntıların, yargılanmaların ve azmin zirveleşmiş bir efsanesi demektir. Bu mücadele aynı zamanda O´nun önceden görerek karsı koymaya calıstığı ve uyardığı ihanet ve gafletin de hikayesidir!...

"Atsız" bir edebiyatçı, bir tarihçi olmasının yanı sıra, özellikle bir "FİKİR ADAMI" dir. Bütün hayatı boyunca da, hiçbir zaman politik davranmadığı gibi, hiçbir yerdende çıkar beklememiştir.

"Hayat" nihayetinde bir tercih meselesidir. Kimi "kemik peşinde" dir, kimi "köpek sosyetesi´dir!"... Ama kimisi vardır ki, "maziye, ırka,sancağadır iftiharı." Velhasıl, "herkes bir özdeyişle yaşar". Ancak bu insan, "ben bu dünyanin nesindeyim" diye sorabilendedir. Yoksa, "zevke, eğlenceye hayvan da koşar"!..

HAYATI (1905-1975)
Hüseyin Nihal ATSIZ Bey´in babası, Gümüşhane ilinin Dorul ilcesinin Midi köyünden "Çiftcioğulları" ailesine mensup (Deniz Makina Önyüzbaşısı) Hüseyin Ağa´nin oğlu (Deniz Güverte Binbaşı) Mehmet Nail Bey olup; annesi ise, Trabzon´un kadıoğulları ailesinden (Deniz Yarbayı) O)sman Fevzi Bey´in kızı fatma Zehra Hanım´dır

Atsız´ın babası Mehmet Nail Bey (1877-1944) donanmaya girer ve Deniz Güverte Binbaşlığına kadar terfi eder. 1903 yılındaYüzbaşı iken ilk eşi Fatma Zehra Hanim´la evlenir. Bu evlilikten, 12 Ocak 1905´de Hüseyin Nihal, 1 Mayıs 1910´da Ahmet Necdet (SANCAR) ve Aralık 1912´de de Fatma Nezihe (ÇİFTÇİOGLU) olmak üzere üç çocuğu olur.

Atsız, ilkokula, altı yaşında, Kadıköy´de ki Fransız okul´unda başlar. Fakat çok geçmeden, çıkan bir yangında okulun yanması sonucu aynı semtteki Alman Okulu´na verilir (1911). Bir süre sonra, Kızıldeniz´de bulunan Malatya ganbotunun suvarisi olan babasının yanına gider.Bu arada Türk-İtalyan savaşı çıkar ve ganbotun İstanbul´un emri ile Süveyş´e sığınması üzerine Atsız´da bir kaç ay Fransız okuluna devam eder.

İstanbul sultanisi´nin onuncu sınıfında iken (1922) , imtihanla Askeri Tıbbiye ´ye girer. Tıbbiyeden sonra Kabataş Lisesi´nde üç ay kadar yardımcı öğretmenlik yapar. Bilahere Deniz Yollar´ının "Mahmut Şevket Paşa" adlı vapurunda katip olarak calışır ve birkaç seferde katılır. Ancak bu işden tatmin olmaz ve 1926 yılında İstanbul Darulfünunu´nun (üniversitesinin) Edebiyat Fakültesinin yatılı kısmı olan Yüksek Muallim Mektebi´ne kaydolur.

Atsız fakülteden mezun olduktan sonra, Hocası Köprülü, Maarif Vekaleti nezdinde Atsız için aracılık eder ve sekiz yıllık mecburi hizmetlerini affettirerek, kendi yanına asistan olarak alır. (25 Ocak 1931).

1950-1952 ve 1962-1964 yıllarında devam ettirdiği Orkun'dan sonra 1 Ocak 1964 tarihinden itibaren Ötüken adıyla çıkardığı dergide, Türkiye'de gittikçe hız kazanan bölücülük hareket ve tertiplerini açıklayan bir seri yazısı yüzünden, sonunda Yargıtay'ın kararı bozmasına rağmen, oy çokluğu ile on beş ay hapse mahkûm edilmiş, Toptaşı Cezaevi'ne sevk edilmiş , bir müddet sonra reviri olan Sağmacılar Cezaevi'ne nakledilmiştir. Bir buçuk yıllık cezası kesinleşince, onun bilgisi dışında milliyetçi aydın çevrelerin harekete geçmesi ve yağan protesto telgrafları üzerine Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün yetkisini kullanması sonucu 22 Ocak 1974 tarihinde Bayrampaşa Cezaevinden tahliye edilmiştir .

ESERLERİ

Tarih, edebiyat, edebiyat tarihi ve bibliyografya gibi değişik sahalarda çok sayıda kitap ve makalenin sahibi olan Atsız'ın eserlerini şöyle sıralayabiliriz:

- Çanakkale'ye Yürüyüş, İstanbul 1933.
- 16. asır şairlerinden Edirneli Nazmi'nin Eseri ve Bu Eserin Türk Dili ve Kültürü Bakımından Ehemmiyeti, İstanbul 1934.
- Komünist Don Kişotu Proleter Burjuva Nazım Hikmetof Yoldaşa, İstanbul 1935.
- Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar, I. Bölüm, En Eski Zamanlardan başlayarak Apar Sülalesinin düşmesi tarihi olan Miladi 552'ye kadar, İstanbul 1935.
- 15. Asır Tarihçisi şükrullah, Dokuz Boy Türkler veOsmanlı Sultanları Tarihi, Eski Türklerle Fatih Sultan Mehmed'in tahta oturuşuna kadar olan Osmanlı
tarihinden bahseder,İstanbul 1939.
- Müneccimbaşı, şeyh Ahmed Dede Efendi, Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1940.
- 900. Yıldönümü (1040-1940), İstanbul 1940.
- İçimizdeki şeytanlar, İstanbul 1940.
- Türk Edebiyatı Tarihi, En eski çağlardan başlayarak Büyük Selçukluların sonuna kadar, İstanbul 1940.
- Dalkavuklar Gecesi, İstanbul 1941.
- En Sinsi Tehlike, İstanbul 1943.
- Hesap Böyle Verilir, İstanbul 1943.
-İ. Süruri Ermete (Üçüncü dereceden harb malûlü piyade subayı), Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir(Türk-Rus Savaşının özeti), İstanbul 1946.
- Yolların Sonu, İstanbul 1946.
- 18 Bozkurtların Ölümü, İstanbul 1946.
- Bozkurtlar Diriliyor, İstanbul 1949.
- Osmanlı Tarihleri I, İstanbul 1949. Türkiye Yayınevi'nin bu ad altında kurduğu dizinin bu ilk cildinde şu yayınları vardır: a- Ahmedî, Dastan ve Tevarih-i
Mülûk-ı al-i Osman, b-Şükrullah Behçetüttevarih, c- aşıkpaşaoğlu Ahmed aşıkî, Tevarih-i al-i Osman.
- Türk Ülküsü, İstanbul 1956.
- Deli Kurt, İstanbul 1958.
- Osman (Bayburtlu), Tevarih-i Cedîd-i Mir'at-ı Cihan, İstanbul 1961.
- Osmanlı Tarihine Ait Takvimler I, 824, 835 ve 843 tarihli takvimler, İstanbul 1961.
- Ordinaryüs'ün Fahiş Yanlışları, İstanbul 1961.
- Türk Tarihinde Meseleler, Ankara 1966.
- Birgili Mehmed Efendi Bibliyografyası, İstanbul 1966.
- İstanbul Kütüphanelerine Göre Ebussuud Bibliyografyası, İstanbul 1967.
- ali Bibliyografyası, İstanbul 1968.
- aşıkpaşaoğlu Tarihi, İstanbul 1970.
- Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler I, İstanbul 1971.
- Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler II, İstanbul 1972.
- Ruh Adam, İstanbul 1972.
- Oruç Beğ Tarihi, İstanbul 1973.
- Türk Ansiklopedisi'nde 40 kadar madde. Ayrıca Atsız'ın yazdığı makaleler, dört cilt halinde Makaleler I, Makaleler II, Makaleler III, Makaleler IV, adıyla
Baysan Yayınları tarafından İstanbul'da 1992 tarihinde yayımlanmıştır



YOLLARIN SONU

Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.

Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Hâlbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir sokak kaltağına

İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.

Ey doğunun alnımı serinleten rüzgârı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
Düştüğü yer uzakta "DİLEK" adlı bir saray.

O sarayda bulunca tanrılaşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da "Kür Şad" uzatarak elini:
"Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun!" diyecek.

1932

0 yorum: