Başbuğ'dan Türkçülük ve Türk Birliği
Gönderen
BesiktasLaCoruna
on 1 Aralık 2008 Pazartesi
/
Üzerinde iftiralarla, yalan ve yanlislarla dolu münakasalar yaparak,
fikir yürütmek, bilhassa 1944 ve daha sonraki yillarda kötü bir adet
haline getirilmis olan Türkçülük ve Türk Birligi Ülküsü hakkinda, bir
inceleme yapmanin zamani çoktan gelmistir.
Türkçülügün ve Türk birligi ülküsünün, bir cürüm olarak kabul
edilmesinden ve bu yolda büyük propagandalara girisilmesinden sonra,
Türkiye' de Türk olmak ve Türkçülükten bahsemek bile korkulacak hal
olmustu.
Allaha' a sükürler olsun ki, 14 Mayis 1950' de Türk Milleti' nin
vermis oldugu sanli bir kararli, mes' um tek parti zihniyeti yikilmis
ve Türkçülügün ufku yeniden aydinlanmistir.
Türkçülük ne demektir diye bir soru sordugumuz zaman, hatirimiza
gelmesi gerekli olan seyler bugün herkese göre degismektir.
Çok muhtemeldir ki böyle bir soru karsisinda bazi kimseler koyu bir
gafletin ve adi bir menfaat taassubunun tahrikleri ile yaatilan
propagandalarinin tesiri altinda fasizmi düsünecek, diger bazi
kimseler de bunu ifade ettigi manadan büsbütün habersiz görünecektir.
Hele gençlerin çogunun, buna ait esasli hiçbirsey bilmedigi hakikati
önemle ele alinacak bir olaydir.
Bununla ilgili aci bir misali burada söylemeden geçemeyecegim.
1948 yilinda Amerika' da iken genç bir arkadasim birgün okul
kütüphanesinde "ENSILOPEDY BRITANICA" yi karistirirken "Türk"
kelimesinin karsisindaki izahi da okumus ve orada "Türkçülük denilen
sovenizm ile Türkler' in, yurtlarinda eskidenberi yasamakta olan Türk
olmayan unsurlari gücendirerek kendilerine düsman ettigini, bu yüzden
bu yabanci unsurlarda da milli duygularin uyanarak gelistiginin"
yazili bulundugunu görmüs.
Bu hususa ait hiçbir bilgisi olmayan bu genç Türk çocugu yukarida
bahsi geçen ifadelere inanmaktan da kendini alamamisti.
"Nasil olur" diyordu. "Ilim yetkisi, dünyaca taninmis bir
ansiklopedinin yazdigi seyler yanlis olur mu?" Bu sebepten benimle bir
hayli münakasalara da giristi.
Fakat neticede, Türkçülügün, hiristiyan ve müslüman bütün yabanci
unsurlarin Türkler' e karsi gösterdikleri sistemli ve nankörce bir
düsmanliktan ve hiyanetten dolayi, Türkler' in kendi varliklarini
korumak kaygisindan dogdugunu anla***** kanaatini degistirmistir.
Iste, yukaridaki sebeplerden ötürü Türkçülügün ne gibi bir mana ifade
ettigini ve dogus sebeplerini kisaca izaha çalismak faydali olacaktir
saniyorum.
Osmanli tarihinde söyle üstünkörü bir göz atildigi taktirde dahi
görülür ki, hiçbir zaman devletin siyasetinde ve Türk sosyal hayatinda
sovenizme varan bir milliyetçilik hakim olmamistir.
Degil yalniz küçük memuriyetlere, sadrazamlik gibi en yüksek makamlara
bile her soydan insanlar getirilmistir.
Tanzimat' a kadar yurt içerisinde diger dinlere ve milliyetlere karsi,
o devirlerde hiçbir memlekette bulunmayan ve asiri sayilabilecek olan
bir müsamaha ile malul koyu bir Islamcilik hakim olmustur.
Müslümanligi benimsemekle o kadar ileri gidilmistir ki, bu yüzden
Suriye ve Irak' ta hatta Filistin ve Misir' da sayisi milyonlari asan
Türk halki araplasarak, yavas yavas eriyerek kayboldu. Türkçe her
tarafta ihmal edilerek arapça ve farsça kelimeler kullanmak mukaddes
bir moda ve zevk haline geldi.
Tanzimat' tan sonra ise, Islamciligin yaninda ortaya resmen bir
Osmanlicilik fikri çikti. Bu fikir, çesitli din ve milliyet tasiyan
unsurlarin haritasindan ortaya bir Osmanli milleti çikarmak hayali
idi.
Iste bu kakikatlar karsisinda, Türk Milleti' nin sövenliginden
bahsetmek, ilmin gerektirdigi tarafsizliga sirt çevirerek, adi bir
garazkarligin esiri olmaktan baska bir sey sayilmaz.
Türkler ancak, gösterdikleri sonsuz müsamahalardan ve lütuflardan
sonra gördükleri sistemli düsmanlik ve hiyanetlere karsi bir reaksiyon
göstermek zorunda kalmislardir. Türkçülük ve Türk milliyetçiligi,
yunan, bulgar, sirp, ermeni, arnavut, arap ve diger unsurlarin
milliyetçilik ve ayrilik duyngularinin tesiri altinda, bir nefis
korumasi gayesi ile meydana gelmis ve hiç bir zaman haksiz ve
tecavüzkar olmamistir.
Türkçülük, Türk Millet' nin, ilim, sanat, ziraat, iktisat, kültür ve
diger her alanda, milli gelenek ve milli bünyeye uygun bir sekilde
kalkindirilmasi içte ve dista her çesit saldirginliklara karsi
korunarak hür ve müstakil olarak yasatilmasini hedef tutan bir
Ülküdür.
Böyle bir ülkü, her milletin kendisi için mukaddes bir hak oldugu gibi
Türk Millet için ve onu teskil eden her fert için de en mukaddes ve en
tabii bir hakkidir.
Türkçülügü, her ne sebeple olursa olsun, şu veya bu sekilde iftira ve
ithamlar altinda birakmaya kalkismak ise, bunu yapanlarin en hafif bir
tabirle iyi niyetinden ve Türk Milleti' ne olan sevgisinden süphe
etmeği gerektirir.
Türk birligi Ülküsü, yer yüzündeki bütün Türkler'in bir millet ve bir
devlet halinde, bir bayrak altinda toplanmasi ülküsüdür. Bunu
tahakkuku, bazi kimselere ilk bakista imkansiz gibi görülebilir. Bir
çok kimseler bunu zararli bir hayal (ütopi) olarak da
vasiflandirilabilir. Fakat unutmamak lazimdir ki, her hakikat önce bir
hayal ile baslar. Yine hatirlamak gerektir ki, 1919 yilinda hür ve
müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu' da dünyanin galiplerine
karsi savasa girismek de çilginlik ve hayal diye vasiflandirilmisti.
Fakat inanmis ve kendilerini bir ülkeye vermis olanlar, yurdu
kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular.
Türk birligi de sistemli çalismak, firsat kollamak ve her seyden önce
Türkiye' yi korumak ve yükseltmeye çalismak suretiyle bir gün elbet
hakikat olacaktir. Zaman zaman, hasis ve sinsi emellerin esiri bulunan
bazi kimseler, bunu Türkiye' yi hemen Rusya'ya ve Türkler'in yasamakta
olduklari diger memleketlere taarruza ve harbe sürükleyecek bir macera
fikri olarak göstermeye yeltendiler.
Türk birligi fikrini güdenleri, Türkiye' yi kudreti disinda islere
sokarak felakete yuvarlamak ve "Memleketi yikmak için birebir çareyi"
bulmus olmakla itham ederek haklarinda her çesit iftira, hakaret
ülküsünü tasiyan, iman sahibi insanlar, Türk Milleti' nin sahip oldugu
kudret ve imkanlari gayet iyi hesaplayabilen kimselerdi. Sahip
olduklari milli suur, fikir ve ilim kabiliyetleri, Türk Milleti' ni
her türlü maceralardan korumak gerektigini bilmelerine imkan
saglayacak durumda idi. Bunlarin hiç birisi memleketin harbe
sürüklenmesini ve bugünkü sinirlar disinda mevsimsiz olarak gayretler
sarfedilmesini istemek söyle dursun hatirindan bile geçirmiyordu.
Türk Birligi fikrini güdenlerin ülküsü:
1- Önce her türlü insanlik haklarindan mahrum edilmis bulunan ve
iskence ile imhasina çalisilan esir Türklerin propaganda yolu ile
haklarini korumak.
2- Diplomasi yollari ile bunlara her çesit yardimi saglamaya çalismak.
3- Arada, imkan nispetinde kültür birligi kurmaya çalismak ve bunu
kuvvetlendirmek.
4- Esir bulunan Türk yurtlarinin ayri ayri istiklal kazanarak, hür
milletler toplulugu içinde layik olduklari yerleri almalarini
saglamaya çalismak.
5- Esir bulunduklari ülkelerden, mülteci ve mucahir olarak gelenleri
sicak bir ilgi ile karsilayip her çesit kabil olan yakin hedeflere
ulasmaya çalismaktan ibarettir. Bundan baska uzak bir hedef olarak da
bagimsizliklarini alacak Türk ülkelerinin ilerde aralarinda saglam bir
kültür birligi kurduktan sonra beraberce verecekleri bir kararla,
büyük bir Türk birligi meydana getirmeleri dilegi gelmekle idi. Simdi
bu düsüncelerde, Türk Milleti için acaba ne gibi zarar bulabiliriz?
Kanaatimizce hiç bir zarar bulunamaz. Aksine olarak çok büyük faydalar
vardir. Böyle bir ülkü, halka ve bilhassa gençligin heyecan ve hiz
kaynagi olur ve Türkiye' nin kalkinmasi için daha çok çalismayi
saglar. Sonra ruslar, "Panslavizm" Islav Birligi, almanlar
pancermenizm" (Cermen Birligi), araplar; arapbirligi, yahudiler;
yahudi birligi, yunanlilar; enosis," diye Kibrisi istyerek yunan
birligi pesinde kosarlarken, bulgarlar, bulgar, bulgar birligi diye
makedonya ve Trakya üzerinde bos iddialarda bulunurken Türklerin 350
milyonluk kendi öz kardesleri arasinda bir birlik kurmak istemeleri
neden günah sayiliyor? Her millet için milli birlik kurmak mukaddes
bir hak kabul edildigi halde, bu hak neden Türkler için taninmasin?
Hele bu mukaddes hak ve dilek neden Türkiye' de suç ve cürüm olarak
karsilaniyor? Ve neden bu fikrin sahipleri 1944 yilinda en agir
hareketlere ve iskencelere ugratildi? Insaniyetçilik ve insan
haklarina hürmetle kendilerini ön safta göstermeye yeltenmis olan o
meshur...
Türkçülük düsmanlari için her çesit insan haklarindan mahrum yasayan
milyonlarca Türk' e insan gibi yasamak hakki saglamayi dilemek,
nedencürüm sayiliyor? Türklerin yasadigi ve Türk Bayraginin serefle
dalgalandigi bu topraklarda kalpleri Türklük için çarpan kimseleri,
birtakim bedbahtar, türlü iftira ve hareketler tertipleyerek, moskova'
ya jurnal eder mahiyette ve kendilerini buna muhalif göstererek
moskoflarin hayrini dileyen kimseler olarak belirten ithamlarla nasil
oluyorda fesat tertip edebiliyorlar? Fakat bunlarin hepsi bosuna
gayret oldu efendiler! bosuna gayret. Moskoflara yaranmak mümkün
degildir. Ne Türkçüleri ezmeye kalkmakla, ne yüzlerce Türk mültecisini
insanlik duygularina ve devletler hukuku kaidelerine aykiri olarak
öldüreceklerini bile bile moskoflara geri vermekle yaranmak kabil
olmadi. Biz Türkbirligi ülküsünü yine sanli bir bayrak gibi göklere
yükselterek tasiyoruz. Bu ülkü her zamandan ziyade, bugün Türk milleti
tarafindan daha önemle anlasilmaktadir. Moskoflarla çarpismamiz
kaçinilmaz bir kaderdir. Onlarin doymak bilmez hirslari, kendi
baslarini yiyecektir. Girisecegimiz savasta onlari mutlaka yenecegiz.
Çünkü biz hakki ve insanligi müdafaa edecegiz. Çünkü biz Türklügün
ezeli ve ebedi haklari için dövüsecegiz.
Çünkü biz "YA ISTIKLAL YA ÖLÜM" parolasi ile çarpisacagiz..
ALPARSLAN TÜRKEŞ
0 yorum:
Yorum Gönder