Kastamonuspor - Ankara Demirspor




depeleyeceğiz.

BEŞİKTAŞ - ankaragücü




Eşcinsel Evliliklere de Koy , Kartal Gol Kartal Goool..!

Kriptolu Kimlik Kartı




TÜBİTAK tarafından geliştirilen ve 2010'dan itibaren nüfus cüzdanının yerine kullanılması hedeflenen akıllı kimlik kartları, kopyalanma riskine karşı 7 üstün güvenirlikli önlemle korunuyor.

Hologram, mor ötesi, meneviş ve gökkuşağı baskı ve mikro yazı yöntemlerinin kullanıldığı oluşturulan görünür güvenlik önlemlerinin yanı sıra kişiye ait bilgiler, kartın çipinde de özel şifrelerle saklanıyor.

TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsünde (UEKAE) geliştirilen Akıllı Kart İşletim Sistemi (AKİS) Proje Sorumlusu Mustafa Başak AA muhabirine 2010'dan itibaren tüm Türkiye'de uygulanması planlanan elektronik kimlik kartının teknolojik özelliklerini anlattı.

Akıllı kartın en başta akıllı kart tabanlı ulusal kimlik kartı olarak nüfus cüzdanının yerini alacağını aktaran Başak, kartın ayrıca sürücü belgesi, pasaport, e-devlet uygulamalarında kimlik doğrulama amaçlı bir belge olacağını ve SSK karnesi, Sağlık Bakanlığı sertifikalarında, Maliye Bakanlığının vergi uygulamalarında kullanılabileceğini belirtti.

Başak, AKiS tabanlı benzer akıllı kartların şehir kartları, kontörlü kartlar gibi belediye uygulamalarında da kullanılabileceğini anımsattı.

KRİPTOLU OLACAK

Akıllı kimlik kartının tamamen yerli kaynak ve mühendislerle son şifreleme teknolojisi kullanılarak ve uluslararası standartlara uygun yapıldığını belirten Başak, kartın "taklit edilemez" ve "tahrip ya da tahrif edildiğinde değişikliğin algılanmasına imkan veren güvenlik özelliklerinin" bulunduğunu söyledi.

Başak, akıllı kart üzerindeki ve çip içerisindeki bilgilerin elektronik ortamda, kriptografik yöntem denilen güvenlik özellikleriyle korunduğunu anlatarak, bu yöntem sayesinde kartın mükerrer basımının engellenebildiğini, Merkezi Nüfus İdaresi Sistemine (MERNİS) erişimle yazım hatalarının önüne geçilebildiğini aktardı.

Kimlik kartlarının taklit edilmesini önlemek için çeşitli güvenlik özelliklerinin uygulandığını kaydeden Başak, yapısal ve baskısal güvenlik ögelerinin yüksek çözünürlüklü makinelerce yapıldığını ve taklidinin de çok zor olduğunu vurguladı. Başak, elektronik güvenlik sisteminin taklidinin ise mümkün olmadığını söyledi.

7 GÜVENLİK ÖNLEMİ

Akıllı kartta aynen kağıt paralarda olduğu gibi dış görünürde 7 güvenlik önlemi olduğunu bildiren Başak, şöyle konuştu:

"Kartın ön ve arka yüzünde kullanılan hologram teknolojisiyle ışığın geldiği açıyla şekillerin ve renklerin değişimi sağlandı. Çok özel mürekkeplerin kullanıldığı OVI teknolojisinde ise ön yüzde bulunan Türkiye haritası ışığın geldiği açıya göre üç farklı renkte görülüyor. Mor ötesi baskı yöntemiyle de ultra viyole ışığı altında görünecek şekilde ön yüzde mavi renkte "T.C" ibaresinin, arka yüzde de Türkiye haritasının ortasında mavi renkte ay-yıldız şekli gizlendi.

Mikro yazılar ile ön yüze ay-yıldız çizildi ve büyüteçle bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti yazısı görülebiliyor. Aynı baskı, arka yüzde de şerit görünümünde yer alıyor. Meneviş baskı yöntemiyle ise kartın hem ön, hem de arka yüzünde algoritmik desenler bulunuyor. Bu desenler matematiksel bir formülle oluşturuldu. Son görüntü şifresi ise gökkuşağı baskı dediğimiz ve desen çizgilerinde kopyalamaya karşı kırmızı-turkuaz-kırmızı renk geçişleri yer aldı. Tüm bu şifreler çok özel tekniklerle üretildi ve kartın taklidini ve kopyalanmasını çok zor hale getiriyor."

İlk etapta karta bakıldığında görünür şifrelemelerde kartın sahte olup olmadığının anlaşılabileceğini dile getiren Başak, "Fakat kopyalanmasının çok zor olmasına karşın her ihtimale karşı görünür özelliklerin kopyalanma riskine karşı bu bilgilerin aynısı kartın üzerindeki çipe elektronik olarak şifrelendi. Bu çipin içinde bir oynama olduğunda, kart erişim cihazına takıldığında bilgiler teşhis edilemez. Bu taklit edilememezlik aslında, elektronik şifreleme teknikleriyle sağlandı" dedi.

PİN KODU

Başak, kimlik doğrulama için özel yazılımlara sahip kartın ayrıca pin ve puk kodlarının bulunduğunu belirterek, yasanın çıkması halinde hazır olan parmak izi teknolojisinin de eklenebileceğini söyledi.

AKİS'in enerji dalgalanmalarından veya başkaca fiziksel koşullar sebebiyle oluşan EEPROM bellek hücrelerindeki bozulmaları tespit edip düzelten bir mekanizmaya sahip olduğunu kaydeden Başak, şifreleme, deşifreleme ve asıllama anahtarlarının birbirlerinden tümüyle ayrıldığını belirtti.

PARMAK İZİ SAKLANMAYACAK

Parmak izi, iris tanıma gibi bilgilerin Avrupa Birliği kriterlerine göre bilgisayarların veri tabanlarında saklanmasının yasak olduğunu ve bu nedenle de parmak izi şifresinin kartın içinde saklandığını aktaran Başak, "Kart sahibinin elinde olacağından, bazı basın organlarında yer aldığı gibi parmak izinin bir yerde saklanması gibi bir durum da olmayacak" diye konuştu.

Türkiye'nin akıllı kart teknolojisinde Avrupa Birliğine üye pek çok ülkeden daha ileri bir aşamaya geldiğini belirten Başak, ABD'deki kart teknolojisinin ise çip değil, optik tanıma üzerine kurulu olduğunu söyledi.

Başak, Türkiye'nin yarattığı bilgi birikimi ile akıllı kartlarda ileri teknoloji uygulayan Portekiz ve Ukrayna gibi ülkeler seviyesine geldiğini kaydederek, "Avrupa'nın henüz üzerinde çalıştığı bir sistemi Türkiye uygulamaya başladı bile" dedi.

SEÇİMLERDE MÜKERRER OYA DA ENGEL OLACAK

Elektronik kimlik uygulamasının özellikle genel ve yerel seçimlerde güvenli ve sağlıklı oy kullanılmasına olanak sağlayıp mükerrer oy kullanılması ihtimaline son verilebileceğini dile getiren Başak, sağlık uygulamalarında da sahibinin izni ile erişilebilen hastaya özel bazı bilgilerin de kartta saklanabileceğini bildirdi.

Başak, akıllı kart uygulamasının 1 Eylül 2008 itibariyle Bolu'da pilot çalışmalarının başlatıldığını anımsatarak, ilk aşamada bu yılın sonuna kadar 10 bin adet kartın Bolu merkezde dağıtılacağını ve ikinci aşamada da Mayıs 2010'a kadar 300 bin kart dağıtımının yapılacağını belirtti.

Başak, dağıtılan kartların, 67 eczane, 1 hastane, 8 aile hekimliğinde kullanılmaya hazır olduğunu da bildirdi.

Deportivo:2 - Malaga:0

Bayramınız Kutlu Olsun

Bafra Bld: 2 - Kastamonuspor:1



SS Lazio:0 - FC Inter: 3




Barcelona :4 - Valencia:0



20,28 ve 80. dakikalarda Henry
46. dakikada Dani Alves in golleri ..

Recep İvedik 2 Geliyor..!


- Click here for this week’s top video clips


En çok izlenen film unvanını elinde bulunduran "Recep İvedik"in devamı çekiliyor.


Çekimlerine 1 Kasım'da başlanan film, 12 Şubat'ta gösterime girecek.

İlkinden farklı bir öykü
"Cinemania" programına konuk olan Şahan Gökbakar, 4 milyon 300 bini aşkın seyirci sayısıyla en çok izlenen yerli film unvanını taşıyan "Recep İvedik"in devam filminin senaryosunun tamamlandığını açıkladı. "Recep İvedik 2", ilk filmden bağımsız bir öyküyü anlatacak. 'Ölmeden önce yapılacaklar listesi' hazırlayıp, bunları hayata geçirmeye çalışan Recep'in maceraları anlatılacak.

Gişede geçilirsem delirmem
Filmin 12 Şubat olan vizyon tarihinde bir gecikme olmayacak. Çünkü yapımcı Faruk Aksoy, daha film çekilmeden sinema salonlarıyla el sıkıştı. Öte yandan Şahan Gökbakar, "A.R.O.G"un "Recep İvedik"in rekorunu geçmesi halinde neler hissedeceği konusunda ilginç bir açıklama yaptı: “Recep İvedik'i geçtiklerinde bir delirme anı ya da buhran yaşamam. Rekoru geri almak için kolları sıvarım.”

"Recep İvedik 2" ile ilgili ayrıntılar netleşiyor!

Recep İvedik, iş hayatına atılacak

İSTANBUL - - Komeyden Şahan Gökbakar'ın gişe rekortmeni filmi Recep İvedik'in ikincisinin çekimlerine geçtiğimiz günlerde başlandı. Yeni filmle ilgili ayrıntıları Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu köşesinde anlattı...

"Şahan Gökbakar'ın 4.5 milyon izleyiciyle Türk Sinema tarihinin gişe rekorunu kıran "Recep İvedik" filminin ikincisi de yolda. Çekimleri yeni başlayan film 12 Şubat 2009'da vizyonda... Yani tam da karne tatilinde...Hedef kitle çocuklar olduğuna göre iyi bir zamanlama... Şahan Gökbakar'ın, senaryosunu Sertan Altuniğne ve filmin yönetmenliğini de üstlenecek kardeşi Togan Gökbakar'la birlikte yazdığı "Recep İvedik"in kadrosu da belli.

"Recep İvedik"i Şahan Gökbakar, "Babaannesi"ni Gülsen Özbakan, "Amcaoğlu Hakan"ı Efe Babacan, Ali Kerem'i de Çağrı Büyüksayar oynayacak.

Peki "Recep İvedik 2"nin konusu ne? Şahan Gökbakar ve ekip arkadaşları "Recep İvedik 2"nin konusunu sır gibi saklıyor... Ama bunu öğrenmek için 2 Şubat 2009 tarihini beklemenize gerek yok.Kamuoyuna o hizmet bendenizden...

İşte Filimin Konusu:
AT YARIŞI UZMANI
"Recep İvedik" bu kez iş hayatına atılacak. Daha doğrusu babaannesinin baskısıyla bu yola baş koyacak. Gülsen Özbakan'ın canlandıracağı "Babaanne" ya da "Nene", genç yaşta işadamlığına soyunup, müthiş başarılar elde eden kuzeni "Hakan"ı örnek gösterip, "Bak Hakan nasıl da başarılı bir işadamı oldu. Sen bu yaşa geldin, hâlâ bir baltaya sap olamadın" diye "Recep İvedik"e gaz verecek. "Hakan" da kuzenini kurtarmak için, "Burası senin de yerin sayılır" deyip, işi öğrenmesi için işyerine davet edecek. Patrondan torpilli "Recep", bir yandan işyerinde terör estirirken, bir yandan da işi öğrenecek. "Recep" işyerinde önce Fashion TV'yi kaldırtıp, yerine at yarışlarını izlettirecek. "Recep İvedik", kiminin saçına - sakalına, kiminin de kıyafetine müdahale edip, kuzeninin işyerine kendince bir düzen yerleştirecek. Çok geçmeden işi öğrenen "Recep", kimsenin inanmadığı bir anda kendi yöntemleriyle Japonları bir güzel kafaya alıp, müthiş bir iş anlaşması yaparak rüştünü ispat edecek."

Bedük - Automatik



Would love to make a hip track
But don't know how to handle that
Expectations off the ground
I still feel I'm moving back

Moving forth moving back

Would love to make a loose track
But tell me can you handle that
Got to keep my head clean
In case I might need it back

Moving forth moving back

I'm goin down down
Nothing much to do now
I lost my head aw!
Everybody wave now
Go with the flow now

Dance automatic, electronic, cybersonic
systematic

It's not a secret it's not a shame
I can say what I want to and I'm OK
My obsession is to get you up
And make you dance 'till you drop
I'm moving back I'm moving forth

I'm moving like I don't have time
To get those tunes out of my mind
Get ready for the pump now
Move it back move it forth

Move it back move it forth

Ceza Sahası Dışından Rövaşata

* Benfica - Vitoria Setubal maçı . Dk 90, durum 2-1 ceza sahası dışından harika bir rövaşata ve 2-2 .

Nasıl Penaltı Lan Bu !

Deportivo - Malaga




* Geçen haftayı 2 ekipte galibiyetle tamamladılar.Deportivo deplasmanda galip gelirken Malaga evinde, Osasuna'yı 4-2 ile geçti. Puan Durumunda Deportivo 2 puan farkla 7. , Malaga ise 9. Bi aksilik olmazsa Deportivo'nun galibiyetini bekliyoruz :) .

Beşiktaş JK - Ankaraspor




2004-2005 sezonunda Turkcell Süper Ligi’nde mücadele etmeye başlayan başkent temsilcisiyle 8 kere karşı karşıya gelen Beşiktaş bu maçların 4’ünden galibiyetle ayrılırken, rakibine 2 maçta yenildi, 2 mücadele ise beraberlikle sonuçlandı. Siyah Beyazlılar’ın attığı 14 gole Ankaraspor 10 golle cevap verdi.

Beşiktaş, BJK İnönü Stadı’nda oynanan 4 maçın 3’ünü kazanırken, 1 maçta mağlup oldu.

* Kaybetme Lüksümüz Yok. Ankara bu sene etkili bir futbol oynuyor, orta sahası çok teknik .

2008'in En Çok Aranan Sözcükleri

Dünyaca ünlü sözlük üreticisi Merriam-Webster, internet üzerinde kullanıma sunduğu İngilizce sözlüğünde 2008 yılında en çok aratılan 10 sözcüğü açıkladı.

Webster'e göre politik ve ekonomik konjonktürün gündemden hiç düşmediği 2008 yılı boyunca en çok aranan sözcükler politik ve ekonomik terimler oldu.

Aylık 125 milyondan fazla sayfa gösterimine sahip olan Webster'in bu yıl en merak edilen kelimesi "Bailout" oldu. Bailout'un anlamı ise sözlükte "finansal sıkıntıdan kurtarma" olarak geçiyor.

BU YILIN EN MERAK EDİLENLERİ

1. Bailout: Finansal sıkıntıdan kurtarma.

2. Vet: Muayene etmek (insan ya da hayvan için).

3. Socialism: Sosyalizm, toplumculuk. İktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan düşünce sistemi.

4. Maverick: a) Damgalanmamış büyük ya da küçükbaş hayvan. b) İçinde bulunduğu grupla uyum sağlamak istemeyen birey.

5. Bipartisan: İki tarafı da temsil eden veya savunan kişi.

6. Trepidation: Trepidasyon, korkmaya veya kararsızlığa bağlı hafifçe titreme.

7. Precipice: Uçurum, sarp kayalık.

8. Rogue: Dolandırıcı, hırsız, hilekar.

9. Misogyny: Misojini, kadın düşmanlığı.

10. Turmoil: Kargaşa, gürültü, karışıklık.

GEÇEN YILIN EN MERAK EDİLENLERİ

1. w00t: (ünlem) İnternet argosunda çok sevinme anlamına gelen kelime.

2. Facebook: Bir internet sitesi. Ayrıca fiil olarak kullanıldığında bir kullanıcının Facebook profiline bakma anlamına gelen kelime. (I facebooked your roommate / Oda arkadaşının facebook profiline göz attım)

3. Conundrum: İçinden çıkılması zor durum.

4. Quixotic: Don Kişot vari aşırı romantik hareket.

5. Blamestorm: Bir projenin neden başarısız olduğu konusunda tartışma yapma, suçluyu ortaya çıkarma.

6. Sardoodledom: Kökeni 1908'de ölen Fransız oyun yazarı Sardou'dan gelen, anlamsız, ahlaken itiraz edilebilir önemsiz gibi gelen başarılı yazılmış oyunları tanımlamak için kullanılan terim.

7. Apathetic: Lakayıt, kayıtsız, umursamaz.

8. Pecksniffian: Kökeni Charles Dickens tarafından yazılan Martin Chuzzlewit isimli kitabın karakterlerinden Seth Pecksniff'e dayanan, samimiyetsizlik, içten yüzlülük.

9. Hypocrite: İki yüzlülük, riyakarlık.

10. Charlatan: Şarlatan.

2006'NIN EN MERAK EDİLENLERİ

1. Truthiness: His yoluyla emin olunan doğruluk, gerçeklik.

2. Google: Popüler arama motoru, ayrıca Google üzerinde arama yapmayı tanımlayan fiil.

3. Decider: Karar verici

4. War: Savaş

5. Insurgent: Bozguncu, asi, kafa tutan.

6. Terrorism: Terörizm

7. Vendetta: Kan davası

8. Sectarian: Ayrılıkçı şiddet.

9. Quagmire: Batak, zor durum.

10. Corruption: Bozulma, irtikap, yolsuzluk, rüşvet yeme.

Ntv

3 Önemli Türk Veziri

Vezir Tonyukuk

Adı bilinen ilk Türk yazar ve tarihçisidir. Göktürk Devleti’nin kurucusu Kutlug Kağan başta olmak üzere Kapağan Kağan ve Bilge Kağan’a danışmanlık yapmış, meclis başkanlıklarını yürütmüştür.
Tonyukuk’un, kendi adına diktirdiği kitabesinden; Göktürkler, Juan Juan Devleti’nin elinde esir iken doğduğu anlaşılıyor. Esaretten Kutlug Kağan ile birlikte kurtulmuş ve Göktürk Devleti’nin kuruluşunda görev almıştır.
Bilge Kağan’a vezirlik yapmanın yanı sıra, ona kızını vererek kayınpederi de oldu.
İyi bir stratejist ve taktik ustası olmasından ötürü, batılı Türkologlar onun için “Türkler’in Bismarc’ı” ifadesini kullanır.
Tonyukuk, kendisi adına diktirdiği kitabesinde kendini şöyle anlatıyor:
“Tanrı yarlığadığı (nasip ettiği) için Türk Budun içinde silahlı düşmanı gezdirmedim. Damgalı atı koşturmadım. İlteriş Kağan çalışmasaydı; ona uyarak ben kendim çalışmasaydım, il de millet de yok olacaktı. Çalıştığım için il, il oldu; millet de millet oldu. Kendim artık kocadım. Şimdi Bilge Kağan, Türk Budununu iyi idare ederek tahtında oturuyor.”
Türklerin Budizm dinine girmesini engelleyen Vezir Tonyukuk, aynı zamanda Türk milletinin surlarla çevrili şehirlere yerleşerek, Çinliler tarafından yeniden köle edilmesini de engellemesiyle bilinmektedir. Milletine her zaman yol gösterici olan Tonyukuk, açlıktan tokluğa, kölelikten bağımsızlığa erişen milletinin yaşayışını şöyle anlatıyor:
“Karakurum’da tavşan yiyerek, geyik yiyerek oturuyorduk. Budunun boğazı tok idi. Düşmanımız çevrede ocak gibi idi. Biz ateş idik.”
Doğum tarihi bilinmese de, Tonyukuk’un ölümü 726 yılına rastlar. Tonyukuk’un hatırası, ölümünden sonra Bilge Kağan tarafından Bain-Cokto adlı mevkide yaşatıldı.

Nizamülmülk

Büyük Selçuklu Devleti sultanlarından Alparslan ve oğlu Melikşah’ın veziri, büyük devlet adamı. Adı Hâce Kıvâmüddîn Ebû Ali Hasan bin Ali’dir. 1018 yılında İran’ın Tûs şehrinde doğdu ve 1092 yılında Nihavend’de, Hasan Sabbah’ın fedâisi bir bâtinî tarafından şehit edildi.
Kardeşi Ebü’l-Kâsım Abdullah ile birlikte çok iyi bir eğitim gördü. Fıkıh, hadis, edebiyat ve sâir ilimleri çok iyi tahsil etti. Zamânındaki meşhur âlim ve ediplerle devamlı görüştü. Bu, onun idârecilik hayâtındaki kâbiliyet ve başarısının büyüklüğünde mühim rol oynadı.
Devlet hizmetindeki hayâtı, babası ile berâber Gazne Devletinin Horasan vâlisi Ebü’l-Fâzıl Es-Suri’nin hizmetinde bulunmakla başladı. 1040 yılındaki Dandanakan Savaşından bir süre sonra Alparslan’ın Belh vâlisi Ali bin Şadan’ın maiyetine girerek, vilâyet işlerinin yürütülmesiyle vazifelendirildi. Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyin vefatı ile Alparslan ve kardeşi Süleyman Bey arasındaki taht mücâdelesi sırasında yerinde görüş ve tedbirleriyle dikkatleri çekti ve 1063 yılında Alparslan’ın yanında hizmete başladı. Alparslan, Sultan olunca 1064 yılında Selçuklu Devletine vezir tâyin edildi. Zamânın halîfesi Kâim bi emrillah tarafından Nizâmülmülk unvânı ile taltif edildi. Bu unvânıyla tanındı.
Nizâmülmülk, vezir olduğu 1064’ten, şehit edildiği 1092 senesine kadar aralıksız yirmi dokuz sene Büyük Selçuklu Devletine, tam bir dirâyet ve adâletle hizmet etti. Vazifeli olduğu için katılamadığı Malazgirt Meydan Muhârebesi hâriç, bütün Selçuklu fütûhatında bulundu. Sultan Alparslan’ın vefâtıyla veliaht Melikşah’ın tahta geçmesini sağlayıp, nizam ve âsâyişin korunmasında muvaffak oldu. Sultan Melikşah’a muhâlefet eden veya başkaldıran Selçuklu prenslerinin itâat altına alınmasında büyük hizmeti geçti. Sultan Melikşah, devletin idâresinde ona çok büyük ve geniş yetkiler verdi. Nizâmülmülk’ün akıllı, tedbirli ve adâletli idâresi sâyesinde de, Melikşâh’ın saltanatı, aynı zamanda Büyük Selçuklu Devletinin de en parlak ve en şanlı devri olmuştur.
Nizâmülmülk, âlim, edip ve kadirşinâs bir zât olduğu için meclisi; ilim ve sanat adamlarının toplandığı bir yer hâline gelirdi. Abbâsi halîfesi de kendisine pek çok hürmet eder, meclisinde bulunurdu. Âlimlere, şâirlere, sanatkârlara karşı çok ikrâm, ihsan ve iltifât ederdi. Birçok câmi, mescit, vakıf eserleri yaptırdı.
Büyük Selçuklu Devletine; idârî, adlî, askerî, mâlî, sosyal ve kültürel sâhada pek çok yenilikler ve değişiklikler getirdi. Sarayı, merkezî hükümet teşkilâtını, İslâm esaslarına dayalı mahkemeleri, toprak sistemini sağlam esaslar üzerine yeniden düzenledi. Gerçekleştirdiği yeni sistemler bâzı değişikliklerle berâber bütün Türk-İslâm devletlerince devam ettirildi.
Nizâmülmülk, zamânında yayılmaya ve kuvvetlenmeye çalışan bozuk fırkalara karşı, Ehl-i sünnet bilgilerinin sistemli bir şekilde öğretilmesi sağlandı. Bunun için Bağdat, Belh, Nişabur, Herat, İsfehan, Basra ve Musul gibi çeşitli şehirlerde, kendi unvanı ile anılan Nizâmiye Medreselerini kurdurdu. Onuncu yüzyılda Ehl-i sünnete muhâlif cereyanların giderek yaygınlaşması sebebiyle İslâm dünyâsında ortaya çıkan karışıklıkların giderilmesinde Nizâmiye Medreselerinin çok büyük hizmeti geçti. Bu medreselerin en meşhurlarından birisi de, Bağdat’taki Nizâmiye Medresesi olup, asrın büyük âlimlerinden birisi olan Ebû İshak-ı Şirâzî burada ders vermekle vazîfeli idi.
Nizâmülmülk’ün Selçuklu Devletindeki bütün düzenleme ve değişiklikleri ciddî bir şekilde tetkik eden, devlet idâresinde kendi görüşlerini, icrâatını ve bunların gerekçelerini gelecek nesillere intikal ettirmek maksadıyla Fârisi olarak yazdığı Siyâsetnâme isimli eseri, bugün siyâset ilmiyle uğraşanların el kitapları arasında sayılmaktadır. Siyâsetnâme’de Türk-İslâm devletlerinin idârî, mâlî, siyâsî, askerî, sosyal ve kültürel yönlerini incelemektedir. Tam doğru metin ve ilâvesiz nüshası, İstanbul’da Süleymâniye Kütüphânesi, Molla Çelebi kısmında 114 numarada mevcuttur. Siyâsetnâme, birçok dillere tercüme edilerek, yayınlanmıştır.

Sokullu Mehmet Paşa

1506 yılında Bosna'nın Sokol (Slav dillerinde 'şahin' demektir) kasabasında doğmuştur. Bu nedenle Balkan halkları arasında Mehmet Paşa Sokoloviç olarak anılır. 1519 yılında Devşirme sistemi ile çocuk yaşta Edirne Sarayına getirilmiş, Mehmet adı verilerek Türk ve Müslüman kültürü ile yetiştirilmiştir. Ardından İstanbul'a gönderildi. Topkapı Sarayı'nın Enderun Bölümünde çeşitli görevlerde bulundu. 1541'de Kapıcıbaşılığa yükseldi. 1546'da saray hizmetlerinde başarılı olanların dış göreve atanmaları yolundaki gelenek uyarınca Kaptan-ı Derya lığa getirildi. Görevde iken Trablusgarp Seferi'ne katıldı, İstanbul Tersanesini genişletti ve yeniledi. 1549'da vezirliğe yükselerek Rumeli Beylerbeyliğine atandı.
Avusturya ile 1547'de imzalanan barış antlaşmasının bozulması üzerine Sokollu Mehmet Paşa 1551'de Erdel üzerinde yapılacak seferin komutanlığına getirildi. 80.000 kişilik orduyla Erdel'e giren Sokollu Mehmet Paşa önemli kaleleri aldı, ama Temeşvar Kuşatmasında başarılı olamayarak geri çekildi. Temeşvar 1552'de, Macaristan serdarlığına atlan Kara Ahmet Paşa ile alınabildi.Sokullu Mehmet Paşa Kanuni Sultan Süleyman 1553'te Sokollu Mehmet Paşa'yı Rumeli askerlerinin başında Anadolu'ya gönderdi. Aynı yıl başlayan Nahçıvan Seferinde Sokullu komutasındaki Rumeli askerleri büyük başarı gösterdiler. Sefer dönüşünde Sokullu üçüncü kez vezirliğe yükselerek kubbealtı vezirleri arasına katıldı. Sokollu Mehmed Paşa, Kanuni'nin oğulları arasındaki mücadeleler sırasında da hep Selim'in yanında oldu. Nitekim taht mücadelesini Selim kazandı. Semiz Ali Paşa'nın sadrazamlığa yükselmesiyle ikinci vezir olan Sokullu, onun 1565'de ölmesiyle sadrazamlığa getirildi. Yaşı hayli ilerlemiş olan Kanuni çok güvendiği Sokullu'ya geniş yetkiler vermişti. 1561'de üçüncü vezir iken Kanuni Sultan Süleyman'ın torunu ve Sultan II. Selim'in kızı Esmehan Sultan ile evlendi.
Bu tarihten ölümüne kadarki 15 yıl boyunca Osmanlı devletinin idaresini fiilen elinde tuttu. Kanuni Sultan Süleyman'ın son seferi olan Zigetvar kalesi fethini, padişah öldükten sonra o idare etti. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümünü askerden II. Selim geliceye kadar saklayarak onu tahta çıkarmayı başardı. II. Selim döneminde sürekli sadrazamlıkta kaldı ve devlet işlerini idare etti. Sokullu 1568'de Avusturya ile 8 yıl süren bir barış antlaşması imzaladıktan sonra doğuya yöneldi. Amacı Osmanlı egemenliğini Asya'da ve doğu denizlerinde de güçlendirmekti. Portekiz'in Hint Okyanusu'ndaki artan etkiniğine karşın Kızıldeniz, Umman Denizi ve Basra Körfezi'ndeki Osmanlı gemilerinin sayılarını attırdı. Hindistan ve Endonezya ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Sokollu ayrıca Tunus'u Osmanlı himayesi altına sokarak,Kuzey Afrika'yı da denetlemek istiyordu. Ama Piyale Paşa ve Lala Mustafa Paşa gibi karşıtların etkisiyle Divan 1570'de Kıbrıs'ın alınması kararını aldı. Sokullu Venediğe karşı böyle bir savaşın Avrupa'yı kendilerine karşı birleştireceği görüşündeydi. Ama Lala Mustafa Paşa Divan'a uyarak 1571'de Kıbrıs'a1 çıktı. Haçlı Donanması'nın misillemesinde Osmanlı donanması İnebahtı'da yenildi. Alınan ağır yenilgi karşısında Osmanlılara gelen bir Venedik elçisine "Biz sizden Kıbrıs'ı alarak kolunuzu kestik, siz ise donanmamızı yenmekle yalnızca sakalımızı kestiniz; unutmayın ki, kol bir daha yerine gelmez, ama sakal eskisindende gür çıkar." dedi. Gerçekten de Sokullu'nun dediği oldu ve Venedikliler barış istemek zorunda kaldılar. Daha sonra Osmanlı Donanması Tunus'u İspanyollardan aldı.
Sokullu 1574'te ölen II. Selim'in yerine geçen III. Murat döneminde de sadrazamlığını sürdürdü. Fakat artık eski gücü yoktu çünkü padişah da artık onun karşıtlarıyla işbirliği halindeydi. Sokullu yine de bazı siyasal başarılara imza attı. Fas'ı Portekiz akınlarından kurtardı, Avusturya'nın saray içine dönük oyunlarını etkisiz hale getirdi. Fakat baskılar artık iyice artmıştı, amcasının oğlu Budin Beylerbeyi Mustafa Paşa sudan bir nedenle idam ettirildi. 1579 yılında ise 3. Murat' ın eşi Safiye Sultan tarafından tutulan ve derviş kılığına girmiş bir yeniçeri tarafından hançerlenerek öldürüldü ve Eyüp'te defnedildi.
Sokullu Mehmet Paşa 14 yıl süren sadrazamlığı boyunca usta bir siyasetçi olarak öne çıkmış, birçok askeri ve siyasal başarının elde edilmesinde birinci derecede rol almıştır. 60 yıllık devlet hizmeti sırasında da hiçbir görevinden alınmamış, daima bir üst göreve atanmış olması da ayrı bir özelliğidir. Sokullu bir tanesi İstanbul'da, diğerleri Lüleburgaz, Havsa (Edirne) ve Payas (Hatay)'ta bulunan beş külliyesi, imparatorluğun hemen her yanına yayılmış eserleri vardır.
Don ve Volga ırmakları arasında bir kanal açarak Osmanlı donanmasına Hazar Denizi yolunu açma, Süveyş Kanalı'nı açma, İzmit Körfezi-Sapanca Gölü-Sakarya Nehri üzerinden Karadeniz'e alternatif bir boğaz açma gibi çağının ötesinde projeleri vardı. Don-Volga kanalı için gerekli işgücü seferber edildi, ancak hava şartları nedeniyle çalışmalar sürdürülemedi. Süveyş Kanalı düşüncesiyle ön adım olarak Sudan zaptedildi. Ancak bu proje de sonuca ulaşamadı. Devlet teşkilatı içinde de önemli düzenlemeler yapmıştır.

Kutlu Gece













alntıdır... 2023haber,Haber7,AA

Hayırlara Vesile ...

Forza Der ki;



Beşiktaş : "hocam kornerden topa vurdum gol attım''..

haramiler : yok o sayılmaz,hakem bu saymaz saymaz, bir daha atacaksın..

(yahu ne zorunluluğum var attım işte)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "hocam kalecim topa elle dokunmadı ama sen oyundan attın''

haramiler : yanlış görmüşüm ama sen sahada niye varsın? yeri geldi mi beni de yeneceksin..

(hö, seni de mi yeneceğim! yahu bu oyun rakiple oynanmıyor mu)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "hocam her maç bana sarılar havada uçuşurken, zamanında 5 kırmızıyı görmüşken, ligin kırılma maçında penaltı beklediğim an en golcü oyuncum kırmızıyı görmüşken; rakiplerim sana küfrediyor, ayağına basıyor, yüzüne top fırlatıyo, es-kaza sarı verirsen veriyorsun, çoğu senin kapsama alanın dışında kalıyor''...

haramiler : ama ben herşeyi objektif yorumlayıp çalarsam abilerim decoder satamaz, işsiz kalırlar..

(he evet bunu daha önce de duymustum,neme lazım zaten memlekette kriz var kimse işsiz kalmasın varsın bana çifte standart olsun)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "hocam bana penaltı çalarken kılı kırk yararsınız, çalınanlar da yayıncı kurulusun gazabına uğrar ama rakiplerime kepçeyle dağıtırsınız, hele ki kırmızı renklisine...''

haramiler : onlar arif erdemin torunları...

(yahu biz onu arif elle attı .erefsizsin galatasaray diye duymustuk ama)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "hocam dün kornerlerde 2 kez sahaya top atıldı. 30 ar saniyeden 1 dakika ve daha önemlisi kosantrasyon kaybı oldu, hele ilk yarıda en etkili dakikalarımzıda sağdan Serdar bindirmişken Nobre diğer topu oyun alanı dışına atmak için pozisyondan oldu, biraz da bunları konuşsak... 3 sene evvel bitmiş maçta davul kasnağından sahamız kapanmıştı da derbi öncesi onun gerginliğinden maç havasından uzaklaşmıştık...''

haramiler : kes sesini top atılır saha bu zamanında o saha hem de 2 defa atılan şemsiyeden kapandı da birilerinin talimatıyla açıldı, orası kadıkoy kurallar farklı işler... ispanyolca küfür serbest, toplku halde küfür serbest, kablo kesmek serbest, muz cumhuriyeti kanunları geçiyor orada... ilgili yetkililer de 3 maymunu oynuyor.

(2003-2004 senesi ya doğru; aman hocam bi hatamız olduysa affola)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "hocam gelirken münferit gelin karayoluyla gelin diyorsun, stad denizin dibinde değil ki vapura bineceğim KARAYOLUnu kullanarak 20 dk yürüyüp altıyoldan kardeşlerimle, arkadaslarımla stada geleceğim, hem başkasının atkısını takıp kimliğimi de gizlemem, zorluk çıkarmam, dolanırım Sİyah-Beyaz'a öyle gelirim... karayolundan kasıt taksilerse ben son paramı bilete verdim malum 66 YTL, bi de borsadan alan arkadaşlar var fiyatlar 150-200''...

haramiler : bilete para buluyosun da taksiye mi para bulamıyosun, karaborsa işini ben bilmem beyim bilir..

(tabi canım taksici esnafı da karaborsacı vatandaşlarda kazansın denizde kum bizde para zaten)..
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "hocam tuvaletlerde pisuar yok nereye ne yapıcam afedersin..''

haramiler : koca adam olmuşsun çişini tutamıyosun, 17.00 de gir en geç dedik 21.00 da maç biter 22.00 da çıkar, 23.30' a kadar yürür 00.30 de evde olursun... hiç tutmadın mı sen 5 saat..

(galiba bu sefer de prostat olup doktorları kalkındıracaz, para çoook bizde)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "bu stadda uefa finali oynanacakmıs. yolun kenarındaki dar aradan girerken bazı arkadaşlarımız nefessiz kaldı. bari memleketimizin kötü reklamı olmasın, biraz çeki düzen verseniz mesela büfeler de ilk yarıda kapanmasa...''

haramiler : bu stad kurumsal bi lokasyon.domestik yatırımcılar invest yapıyorlar ciro elde ediyorlar..

(hayırlı birşey söyledi galiba)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "hocam maçtan 3 gün önce, ''Beşiktaş'ı bitireceğim'' diyen, 3 gün sonraki rakibimle yakınlığı kendi kongresinde ve kendi maçında 4-0'dan sonra bağırılan tezahuratlarla tescillenmiş, eski federasyon görevlisi,eski kulüp başkanı,yeni federasyon görevlisi şahısla, yine Beşiktaş'a ve Çarşı 'ya antipatisiyle bilinen a.y. birlikte yemekte buluşuyorlar''...

haramiler : adamın lokmalarını mı sayıyosun sen

(yok efendim tabi restauant da para kazansın)
--------------------------------------------------------------------------------------------------

Beşiktaş : "stadımda sadece g.toğlanı dendi diye -Can Yücel Abim doğru bi laf etmiş bu konuda, her neyse-, "stadlarda küfür var, çoluk - çocuk futboldan soğuduk" diye feryat edenler dün akşam, dakika 1 Beşiktaş aşağı Beşiktaş yukarı diye edilen küfürleri duydular mı acaba''

haramiler : yok sanmıyorum diplerinde değilseler duyamamışlardır... seni sevmesem de kabul ediyorum;

2525>48005...
--------------------------------------------------------------------------------------------------

İLLA KABLO MU KESELİM, İLLA DECODERLERLE AĞLAYALIM MI

NE DÜZENE ALET OLDUK NE DÜZENDEN MUTLU OLDUK

RENKLENDİRİLMİŞ LİG DE

GURURUYLA, SİYAHIYLA-BEYAZIYLA YAŞAYANLAR OLDUK


haramilerin çaldıkları emeklere, sese, nefese, paraya, kurulan ittifaklara, ağzı salyalı sunucu ve yorumculara, atıp tutan alkol oranı yüksek renkli yazarlara İNAT MÜCADELEYE DEVAM...

SAFLARI SIKLAŞTIRIN ÇOCUKLAR..

çünkü; bizim

MÜCADELEMİZİN ADI BEŞİKTAŞ...!!!

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ (1905-1975)




Atsız" demek, bir bir mücadelenin tarihi demektir. "Atsız" demek, milletini sevmenin ve bu uğurda bir hayatı feda etmenin, zorluklarin, sıkıntıların, yargılanmaların ve azmin zirveleşmiş bir efsanesi demektir. Bu mücadele aynı zamanda O´nun önceden görerek karsı koymaya calıstığı ve uyardığı ihanet ve gafletin de hikayesidir!...

"Atsız" bir edebiyatçı, bir tarihçi olmasının yanı sıra, özellikle bir "FİKİR ADAMI" dir. Bütün hayatı boyunca da, hiçbir zaman politik davranmadığı gibi, hiçbir yerdende çıkar beklememiştir.

"Hayat" nihayetinde bir tercih meselesidir. Kimi "kemik peşinde" dir, kimi "köpek sosyetesi´dir!"... Ama kimisi vardır ki, "maziye, ırka,sancağadır iftiharı." Velhasıl, "herkes bir özdeyişle yaşar". Ancak bu insan, "ben bu dünyanin nesindeyim" diye sorabilendedir. Yoksa, "zevke, eğlenceye hayvan da koşar"!..

HAYATI (1905-1975)
Hüseyin Nihal ATSIZ Bey´in babası, Gümüşhane ilinin Dorul ilcesinin Midi köyünden "Çiftcioğulları" ailesine mensup (Deniz Makina Önyüzbaşısı) Hüseyin Ağa´nin oğlu (Deniz Güverte Binbaşı) Mehmet Nail Bey olup; annesi ise, Trabzon´un kadıoğulları ailesinden (Deniz Yarbayı) O)sman Fevzi Bey´in kızı fatma Zehra Hanım´dır

Atsız´ın babası Mehmet Nail Bey (1877-1944) donanmaya girer ve Deniz Güverte Binbaşlığına kadar terfi eder. 1903 yılındaYüzbaşı iken ilk eşi Fatma Zehra Hanim´la evlenir. Bu evlilikten, 12 Ocak 1905´de Hüseyin Nihal, 1 Mayıs 1910´da Ahmet Necdet (SANCAR) ve Aralık 1912´de de Fatma Nezihe (ÇİFTÇİOGLU) olmak üzere üç çocuğu olur.

Atsız, ilkokula, altı yaşında, Kadıköy´de ki Fransız okul´unda başlar. Fakat çok geçmeden, çıkan bir yangında okulun yanması sonucu aynı semtteki Alman Okulu´na verilir (1911). Bir süre sonra, Kızıldeniz´de bulunan Malatya ganbotunun suvarisi olan babasının yanına gider.Bu arada Türk-İtalyan savaşı çıkar ve ganbotun İstanbul´un emri ile Süveyş´e sığınması üzerine Atsız´da bir kaç ay Fransız okuluna devam eder.

İstanbul sultanisi´nin onuncu sınıfında iken (1922) , imtihanla Askeri Tıbbiye ´ye girer. Tıbbiyeden sonra Kabataş Lisesi´nde üç ay kadar yardımcı öğretmenlik yapar. Bilahere Deniz Yollar´ının "Mahmut Şevket Paşa" adlı vapurunda katip olarak calışır ve birkaç seferde katılır. Ancak bu işden tatmin olmaz ve 1926 yılında İstanbul Darulfünunu´nun (üniversitesinin) Edebiyat Fakültesinin yatılı kısmı olan Yüksek Muallim Mektebi´ne kaydolur.

Atsız fakülteden mezun olduktan sonra, Hocası Köprülü, Maarif Vekaleti nezdinde Atsız için aracılık eder ve sekiz yıllık mecburi hizmetlerini affettirerek, kendi yanına asistan olarak alır. (25 Ocak 1931).

1950-1952 ve 1962-1964 yıllarında devam ettirdiği Orkun'dan sonra 1 Ocak 1964 tarihinden itibaren Ötüken adıyla çıkardığı dergide, Türkiye'de gittikçe hız kazanan bölücülük hareket ve tertiplerini açıklayan bir seri yazısı yüzünden, sonunda Yargıtay'ın kararı bozmasına rağmen, oy çokluğu ile on beş ay hapse mahkûm edilmiş, Toptaşı Cezaevi'ne sevk edilmiş , bir müddet sonra reviri olan Sağmacılar Cezaevi'ne nakledilmiştir. Bir buçuk yıllık cezası kesinleşince, onun bilgisi dışında milliyetçi aydın çevrelerin harekete geçmesi ve yağan protesto telgrafları üzerine Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün yetkisini kullanması sonucu 22 Ocak 1974 tarihinde Bayrampaşa Cezaevinden tahliye edilmiştir .

ESERLERİ

Tarih, edebiyat, edebiyat tarihi ve bibliyografya gibi değişik sahalarda çok sayıda kitap ve makalenin sahibi olan Atsız'ın eserlerini şöyle sıralayabiliriz:

- Çanakkale'ye Yürüyüş, İstanbul 1933.
- 16. asır şairlerinden Edirneli Nazmi'nin Eseri ve Bu Eserin Türk Dili ve Kültürü Bakımından Ehemmiyeti, İstanbul 1934.
- Komünist Don Kişotu Proleter Burjuva Nazım Hikmetof Yoldaşa, İstanbul 1935.
- Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar, I. Bölüm, En Eski Zamanlardan başlayarak Apar Sülalesinin düşmesi tarihi olan Miladi 552'ye kadar, İstanbul 1935.
- 15. Asır Tarihçisi şükrullah, Dokuz Boy Türkler veOsmanlı Sultanları Tarihi, Eski Türklerle Fatih Sultan Mehmed'in tahta oturuşuna kadar olan Osmanlı
tarihinden bahseder,İstanbul 1939.
- Müneccimbaşı, şeyh Ahmed Dede Efendi, Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1940.
- 900. Yıldönümü (1040-1940), İstanbul 1940.
- İçimizdeki şeytanlar, İstanbul 1940.
- Türk Edebiyatı Tarihi, En eski çağlardan başlayarak Büyük Selçukluların sonuna kadar, İstanbul 1940.
- Dalkavuklar Gecesi, İstanbul 1941.
- En Sinsi Tehlike, İstanbul 1943.
- Hesap Böyle Verilir, İstanbul 1943.
-İ. Süruri Ermete (Üçüncü dereceden harb malûlü piyade subayı), Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir(Türk-Rus Savaşının özeti), İstanbul 1946.
- Yolların Sonu, İstanbul 1946.
- 18 Bozkurtların Ölümü, İstanbul 1946.
- Bozkurtlar Diriliyor, İstanbul 1949.
- Osmanlı Tarihleri I, İstanbul 1949. Türkiye Yayınevi'nin bu ad altında kurduğu dizinin bu ilk cildinde şu yayınları vardır: a- Ahmedî, Dastan ve Tevarih-i
Mülûk-ı al-i Osman, b-Şükrullah Behçetüttevarih, c- aşıkpaşaoğlu Ahmed aşıkî, Tevarih-i al-i Osman.
- Türk Ülküsü, İstanbul 1956.
- Deli Kurt, İstanbul 1958.
- Osman (Bayburtlu), Tevarih-i Cedîd-i Mir'at-ı Cihan, İstanbul 1961.
- Osmanlı Tarihine Ait Takvimler I, 824, 835 ve 843 tarihli takvimler, İstanbul 1961.
- Ordinaryüs'ün Fahiş Yanlışları, İstanbul 1961.
- Türk Tarihinde Meseleler, Ankara 1966.
- Birgili Mehmed Efendi Bibliyografyası, İstanbul 1966.
- İstanbul Kütüphanelerine Göre Ebussuud Bibliyografyası, İstanbul 1967.
- ali Bibliyografyası, İstanbul 1968.
- aşıkpaşaoğlu Tarihi, İstanbul 1970.
- Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler I, İstanbul 1971.
- Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler II, İstanbul 1972.
- Ruh Adam, İstanbul 1972.
- Oruç Beğ Tarihi, İstanbul 1973.
- Türk Ansiklopedisi'nde 40 kadar madde. Ayrıca Atsız'ın yazdığı makaleler, dört cilt halinde Makaleler I, Makaleler II, Makaleler III, Makaleler IV, adıyla
Baysan Yayınları tarafından İstanbul'da 1992 tarihinde yayımlanmıştır



YOLLARIN SONU

Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.

Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Hâlbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir sokak kaltağına

İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.

Ey doğunun alnımı serinleten rüzgârı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
Düştüğü yer uzakta "DİLEK" adlı bir saray.

O sarayda bulunca tanrılaşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da "Kür Şad" uzatarak elini:
"Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun!" diyecek.

1932

Başbuğ'dan Türkçülük ve Türk Birliği



Üzerinde iftiralarla, yalan ve yanlislarla dolu münakasalar yaparak,
fikir yürütmek, bilhassa 1944 ve daha sonraki yillarda kötü bir adet
haline getirilmis olan Türkçülük ve Türk Birligi Ülküsü hakkinda, bir
inceleme yapmanin zamani çoktan gelmistir.

Türkçülügün ve Türk birligi ülküsünün, bir cürüm olarak kabul
edilmesinden ve bu yolda büyük propagandalara girisilmesinden sonra,
Türkiye' de Türk olmak ve Türkçülükten bahsemek bile korkulacak hal
olmustu.

Allaha' a sükürler olsun ki, 14 Mayis 1950' de Türk Milleti' nin
vermis oldugu sanli bir kararli, mes' um tek parti zihniyeti yikilmis
ve Türkçülügün ufku yeniden aydinlanmistir.

Türkçülük ne demektir diye bir soru sordugumuz zaman, hatirimiza
gelmesi gerekli olan seyler bugün herkese göre degismektir.

Çok muhtemeldir ki böyle bir soru karsisinda bazi kimseler koyu bir
gafletin ve adi bir menfaat taassubunun tahrikleri ile yaatilan
propagandalarinin tesiri altinda fasizmi düsünecek, diger bazi
kimseler de bunu ifade ettigi manadan büsbütün habersiz görünecektir.

Hele gençlerin çogunun, buna ait esasli hiçbirsey bilmedigi hakikati
önemle ele alinacak bir olaydir.
Bununla ilgili aci bir misali burada söylemeden geçemeyecegim.

1948 yilinda Amerika' da iken genç bir arkadasim birgün okul
kütüphanesinde "ENSILOPEDY BRITANICA" yi karistirirken "Türk"
kelimesinin karsisindaki izahi da okumus ve orada "Türkçülük denilen
sovenizm ile Türkler' in, yurtlarinda eskidenberi yasamakta olan Türk
olmayan unsurlari gücendirerek kendilerine düsman ettigini, bu yüzden
bu yabanci unsurlarda da milli duygularin uyanarak gelistiginin"
yazili bulundugunu görmüs.

Bu hususa ait hiçbir bilgisi olmayan bu genç Türk çocugu yukarida
bahsi geçen ifadelere inanmaktan da kendini alamamisti.
"Nasil olur" diyordu. "Ilim yetkisi, dünyaca taninmis bir
ansiklopedinin yazdigi seyler yanlis olur mu?" Bu sebepten benimle bir
hayli münakasalara da giristi.
Fakat neticede, Türkçülügün, hiristiyan ve müslüman bütün yabanci
unsurlarin Türkler' e karsi gösterdikleri sistemli ve nankörce bir
düsmanliktan ve hiyanetten dolayi, Türkler' in kendi varliklarini
korumak kaygisindan dogdugunu anla***** kanaatini degistirmistir.

Iste, yukaridaki sebeplerden ötürü Türkçülügün ne gibi bir mana ifade
ettigini ve dogus sebeplerini kisaca izaha çalismak faydali olacaktir
saniyorum.

Osmanli tarihinde söyle üstünkörü bir göz atildigi taktirde dahi
görülür ki, hiçbir zaman devletin siyasetinde ve Türk sosyal hayatinda
sovenizme varan bir milliyetçilik hakim olmamistir.

Degil yalniz küçük memuriyetlere, sadrazamlik gibi en yüksek makamlara
bile her soydan insanlar getirilmistir.

Tanzimat' a kadar yurt içerisinde diger dinlere ve milliyetlere karsi,
o devirlerde hiçbir memlekette bulunmayan ve asiri sayilabilecek olan
bir müsamaha ile malul koyu bir Islamcilik hakim olmustur.

Müslümanligi benimsemekle o kadar ileri gidilmistir ki, bu yüzden
Suriye ve Irak' ta hatta Filistin ve Misir' da sayisi milyonlari asan
Türk halki araplasarak, yavas yavas eriyerek kayboldu. Türkçe her
tarafta ihmal edilerek arapça ve farsça kelimeler kullanmak mukaddes
bir moda ve zevk haline geldi.

Tanzimat' tan sonra ise, Islamciligin yaninda ortaya resmen bir
Osmanlicilik fikri çikti. Bu fikir, çesitli din ve milliyet tasiyan
unsurlarin haritasindan ortaya bir Osmanli milleti çikarmak hayali
idi.

Iste bu kakikatlar karsisinda, Türk Milleti' nin sövenliginden
bahsetmek, ilmin gerektirdigi tarafsizliga sirt çevirerek, adi bir
garazkarligin esiri olmaktan baska bir sey sayilmaz.

Türkler ancak, gösterdikleri sonsuz müsamahalardan ve lütuflardan
sonra gördükleri sistemli düsmanlik ve hiyanetlere karsi bir reaksiyon
göstermek zorunda kalmislardir. Türkçülük ve Türk milliyetçiligi,
yunan, bulgar, sirp, ermeni, arnavut, arap ve diger unsurlarin
milliyetçilik ve ayrilik duyngularinin tesiri altinda, bir nefis
korumasi gayesi ile meydana gelmis ve hiç bir zaman haksiz ve
tecavüzkar olmamistir.

Türkçülük, Türk Millet' nin, ilim, sanat, ziraat, iktisat, kültür ve
diger her alanda, milli gelenek ve milli bünyeye uygun bir sekilde
kalkindirilmasi içte ve dista her çesit saldirginliklara karsi
korunarak hür ve müstakil olarak yasatilmasini hedef tutan bir
Ülküdür.

Böyle bir ülkü, her milletin kendisi için mukaddes bir hak oldugu gibi
Türk Millet için ve onu teskil eden her fert için de en mukaddes ve en
tabii bir hakkidir.

Türkçülügü, her ne sebeple olursa olsun, şu veya bu sekilde iftira ve
ithamlar altinda birakmaya kalkismak ise, bunu yapanlarin en hafif bir
tabirle iyi niyetinden ve Türk Milleti' ne olan sevgisinden süphe
etmeği gerektirir.

Türk birligi Ülküsü, yer yüzündeki bütün Türkler'in bir millet ve bir
devlet halinde, bir bayrak altinda toplanmasi ülküsüdür. Bunu
tahakkuku, bazi kimselere ilk bakista imkansiz gibi görülebilir. Bir
çok kimseler bunu zararli bir hayal (ütopi) olarak da
vasiflandirilabilir. Fakat unutmamak lazimdir ki, her hakikat önce bir
hayal ile baslar. Yine hatirlamak gerektir ki, 1919 yilinda hür ve
müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu' da dünyanin galiplerine
karsi savasa girismek de çilginlik ve hayal diye vasiflandirilmisti.

Fakat inanmis ve kendilerini bir ülkeye vermis olanlar, yurdu
kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular.
Türk birligi de sistemli çalismak, firsat kollamak ve her seyden önce
Türkiye' yi korumak ve yükseltmeye çalismak suretiyle bir gün elbet
hakikat olacaktir. Zaman zaman, hasis ve sinsi emellerin esiri bulunan
bazi kimseler, bunu Türkiye' yi hemen Rusya'ya ve Türkler'in yasamakta
olduklari diger memleketlere taarruza ve harbe sürükleyecek bir macera
fikri olarak göstermeye yeltendiler.

Türk birligi fikrini güdenleri, Türkiye' yi kudreti disinda islere
sokarak felakete yuvarlamak ve "Memleketi yikmak için birebir çareyi"
bulmus olmakla itham ederek haklarinda her çesit iftira, hakaret
ülküsünü tasiyan, iman sahibi insanlar, Türk Milleti' nin sahip oldugu
kudret ve imkanlari gayet iyi hesaplayabilen kimselerdi. Sahip
olduklari milli suur, fikir ve ilim kabiliyetleri, Türk Milleti' ni
her türlü maceralardan korumak gerektigini bilmelerine imkan
saglayacak durumda idi. Bunlarin hiç birisi memleketin harbe
sürüklenmesini ve bugünkü sinirlar disinda mevsimsiz olarak gayretler
sarfedilmesini istemek söyle dursun hatirindan bile geçirmiyordu.

Türk Birligi fikrini güdenlerin ülküsü:

1- Önce her türlü insanlik haklarindan mahrum edilmis bulunan ve
iskence ile imhasina çalisilan esir Türklerin propaganda yolu ile
haklarini korumak.

2- Diplomasi yollari ile bunlara her çesit yardimi saglamaya çalismak.

3- Arada, imkan nispetinde kültür birligi kurmaya çalismak ve bunu
kuvvetlendirmek.

4- Esir bulunan Türk yurtlarinin ayri ayri istiklal kazanarak, hür
milletler toplulugu içinde layik olduklari yerleri almalarini
saglamaya çalismak.

5- Esir bulunduklari ülkelerden, mülteci ve mucahir olarak gelenleri
sicak bir ilgi ile karsilayip her çesit kabil olan yakin hedeflere
ulasmaya çalismaktan ibarettir. Bundan baska uzak bir hedef olarak da
bagimsizliklarini alacak Türk ülkelerinin ilerde aralarinda saglam bir
kültür birligi kurduktan sonra beraberce verecekleri bir kararla,
büyük bir Türk birligi meydana getirmeleri dilegi gelmekle idi. Simdi
bu düsüncelerde, Türk Milleti için acaba ne gibi zarar bulabiliriz?
Kanaatimizce hiç bir zarar bulunamaz. Aksine olarak çok büyük faydalar
vardir. Böyle bir ülkü, halka ve bilhassa gençligin heyecan ve hiz
kaynagi olur ve Türkiye' nin kalkinmasi için daha çok çalismayi
saglar. Sonra ruslar, "Panslavizm" Islav Birligi, almanlar
pancermenizm" (Cermen Birligi), araplar; arapbirligi, yahudiler;
yahudi birligi, yunanlilar; enosis," diye Kibrisi istyerek yunan
birligi pesinde kosarlarken, bulgarlar, bulgar, bulgar birligi diye
makedonya ve Trakya üzerinde bos iddialarda bulunurken Türklerin 350
milyonluk kendi öz kardesleri arasinda bir birlik kurmak istemeleri
neden günah sayiliyor? Her millet için milli birlik kurmak mukaddes
bir hak kabul edildigi halde, bu hak neden Türkler için taninmasin?
Hele bu mukaddes hak ve dilek neden Türkiye' de suç ve cürüm olarak
karsilaniyor? Ve neden bu fikrin sahipleri 1944 yilinda en agir
hareketlere ve iskencelere ugratildi? Insaniyetçilik ve insan
haklarina hürmetle kendilerini ön safta göstermeye yeltenmis olan o
meshur...

Türkçülük düsmanlari için her çesit insan haklarindan mahrum yasayan
milyonlarca Türk' e insan gibi yasamak hakki saglamayi dilemek,
nedencürüm sayiliyor? Türklerin yasadigi ve Türk Bayraginin serefle
dalgalandigi bu topraklarda kalpleri Türklük için çarpan kimseleri,
birtakim bedbahtar, türlü iftira ve hareketler tertipleyerek, moskova'
ya jurnal eder mahiyette ve kendilerini buna muhalif göstererek
moskoflarin hayrini dileyen kimseler olarak belirten ithamlarla nasil
oluyorda fesat tertip edebiliyorlar? Fakat bunlarin hepsi bosuna
gayret oldu efendiler! bosuna gayret. Moskoflara yaranmak mümkün
degildir. Ne Türkçüleri ezmeye kalkmakla, ne yüzlerce Türk mültecisini
insanlik duygularina ve devletler hukuku kaidelerine aykiri olarak
öldüreceklerini bile bile moskoflara geri vermekle yaranmak kabil
olmadi. Biz Türkbirligi ülküsünü yine sanli bir bayrak gibi göklere
yükselterek tasiyoruz. Bu ülkü her zamandan ziyade, bugün Türk milleti
tarafindan daha önemle anlasilmaktadir. Moskoflarla çarpismamiz
kaçinilmaz bir kaderdir. Onlarin doymak bilmez hirslari, kendi
baslarini yiyecektir. Girisecegimiz savasta onlari mutlaka yenecegiz.
Çünkü biz hakki ve insanligi müdafaa edecegiz. Çünkü biz Türklügün
ezeli ve ebedi haklari için dövüsecegiz.

Çünkü biz "YA ISTIKLAL YA ÖLÜM" parolasi ile çarpisacagiz..

ALPARSLAN TÜRKEŞ